İŞTE SONA GİDEN YOL... 

3.Bölüm .
SON

 ( Bu yazımı 03 Eylül 2022 tarihinde yazdım 05 Eylük 2022 de yayınlamıştım.
Ancak uzun olduğu ve uzun yazılar okunmadığı için bölüm bölüm burada yayınlıyorum
)

Biz çok büyük şaşkınlıklar yaşayan 68 kuşağı insanlarıyız. Hayatımızda duymadığımız kadar cinsellik konuşuluyor, ağzını açan cinsellik konuşuyor. İnsanların şaşkınlık içerisinde duyduğu fetvalar, insanların şaşkınlık içerisinde duyduğu imam diye geçinen din adamı diye geçinen insanların belden aşağı söyledikleri ve Tanrıyı katarak kullandıkları o cümleler, o sözler insanın tüylerini diken diken ediyor. İnsanların inancıyla alay ediliyor adeta. Tanrıya savaş açmış bu insanların konuşmaları kabul edilir gibi değil

Oysa bizler Anadolu'nun örf-adet, gelenek ve görenekleri ile büyümüş insanlarıyız. Şimdi gençlere bakıyorum, yeni yeten çocuklara bunlar hangi okulda hangi eğitimden geçiyorlar nasıl bu hale geldiler şaşkınlık içerisinde seyrediyorum. Televizyon dizileri kontrolsüz, inanılmaz, Patlamaya hazır mayın gibi hangisini seyretseniz tüyleriniz diken diken olacak konularla karşı karşıya kalıyorsunuz.

Kimin eli kimin cebinde belli olmayan konuların ardı ardına sürekli olarak gençlerimizin önüne konulması, hiçbir devlette hiçbir ülkede kabul edilebilir bir şey değildir. Ahlaksızlık olarak kabul edilen bu, gibi izlenen izlettirilen tüm televizyon dizilerinin bir an önce kontrol altına alınması gerekiyor.

Hele hele kaynana gelin yarışmaları,  devletin polisi yerine cinayet aydınlatan programlar, millet sofrasına tuz alamazken yapılan yemek programları, aşçıların hayat pahalılığı hat safhada iken yaptıkları şakası bile yapılmayacak yemek tarifleri...  Bunlar nasıl hangi vicdanA sığarak yapılmakta, nasıl bu programlara  izin verilmekte?.

 RTÜK ne işe yarıyor? Sadece ona buna ceza yazmak, onu bunu susturmak bir şey değil; aynı zamanda onları kontrol etmek mecburiyetindedir. Para kazanacağım diye 3-5 tane şirketin ardı ardına çevirdiği dizilere bir an önce son verilmelidir.

Bizim örf-adet, gelenek ve göreneklerimizde yer alan o terbiyenin ve o ailevi sistemin tekrar ortaya konulması lazımdır. Biz Türk’üz, namus bizim için beynimizin içinde yaşar ve o beynimizin içindeki namusa uzana ellerin susturulması lazım. Artık inanılmaz bir durumda olan bu konular toplumu rahatsız edecek bir boyuta gelmiş durumda. Bu konulara Kimse sesini çıkartmazsa bakalım bu daha nerelere gidecek aklım almıyor.

Bir başka konu da tarihsel ve kültürel bilincimizin yok edilmesi.  
İnsanlarla konuştuğunuzda gerçek tarihin farkında bile değiller.
Türklükle ve Türk Tarihi ile ilgili saçma sapan, kirli bilgilerle donatılmış birtakım bilgileri nereden aldığını sorduğumuzda hayali senaryolar ile yazılmış tarihi dizilerden aldıklarını söylüyorlar, oradan eğitiliyorlar.

Oysaki bizim 68 kuşağı olarak aldığımız tarih, coğrafya, yurttaşlık bilgisi, vatandaşlık bilgisi, hatta edindiğimiz din bilgisi dahil şu anda yok. Nerede, nerede bu dersler?. Hani el işi dersleri? Şu anda bir çivi çakmasını bilmeyen çocuklar, bir tane tornavida kullanamayan  çocuklar var. Oysa biz kız erkek askerlik dersleri alıyorduk, yurttaşlık dersleri alıyorduk, beden eğitimi dersinde hep beraber aynı şartlarla beden eğitimi yapıyorduk ve yine el işi dersleri ve Türk'ün malı yerli malı haftalarını kutluyorduk. Şimdi yerli malı diye baktığımızda hiçbir şey göremediğimiz gibi, bırakın yerli üretim dediğimiz nerede? Yerli tohumlarımız, nerede? Üzümümüz, nerede kaysımız nerede demeye başladık. Artık şaşkınlık içerisindeyiz.

Bir başka konu da seçme ve seçilme konusundaki sistem, bana göre son derece rahatsız edici ve yanlış.
Tekrar parlamenter sistemin getirilmesi ve öyle tamamen siyasi partilerin,parti liderinin yönlendirmesiyle hareket eden insanların, partinin “Evet” dediğine elkaldıran, “Hayır” dediğine “Hayır” eli kaldıran insanların milletvekili
 olmasını ben şahsım adına bu ülkenin bir vatandaşı olarak istemiyorum.
Onları biz oraya bizi temsil etmesi için seçiyoruz. Onların orada
görevleri ihaleleri takip etmek ihalelerden pay edilmek değil bizim
hakkımızı savunmalarıdır. Benim beklentim, benim inancım budur. Elbette ki kendi iradesini bağımsız şekilde ortaya koyan milletvekillerini tenzih ediyorum. Ve tüm milletvekillerinin böyle olması gerektiğini düşünüyorum.

Onun için her şehrin kendi şehrinde yetişmiş, o şehirde en az üç nesildir var olan ve son 20 yıldır o şehirden ayrılmamış olan, belirli kriterlere sahip, en az iki dil bilen, okumuş ve aydın fikirli insanların milletvekili seçilmiş olması gerektiğine, bu kişilerin Atatürk ilke ve inkılâplarını benimsemiş ve o yolda olan insanlar olması gerektiğine inanıyorum. Bu topraklar ve Cumhuriyet Atatürk ve O'nun silah arkadaşlarının, milletin istekleri doğrultusunda birlik ve beraberlik temin ederek aldığı ve şehit kanları ile bedeli ödenmiş topraklardır. Bu istek sadece Atatürk'ün değil milletin de isteğiydi. Millet istememiş olsaydı o muazzam ordu O'nun arkasında toplanmazdı. O ordu Türk halkının kendisiydi.

Tekrar belirtmeliyim ki, ben hiçbir şekilde siyasi taraf olmadım ve olmayacağım. Şu anda da hiçbir şekilde ne iktidarın ne muhalefetin içinde yer almış hiçbir partinin üyesi değilim olmayacağım ama ülkemin ve vatanımın geleceği için, çocuklarımız ve torunlarımız için olması gereken ne varsa bunu yapacağım.

Hepimiz sanal dünyada Facebook dahil bunun gibi birçok şeye esir olmuş gibi her gün bunun önünde saatlerimizi geçiriyoruz. Ben de bunu yapıyorum, ama en azından bu saatleri, uyarabilir miyim, duyurabilir miyim diye geçiriyorum.

 Söyleyecek çok söz var içimde, ama bugünlük ancak bu kadar söyleyebiliyorum ve bu sözleri söylerken boğazımdaki yumruk gibi oturmuş nefesimi tıkayan o yumruğu da size söylemek istiyorum. Ne Mutlu Türküm Diyene.

Ben kadim Türk tarihinin Orta Asya kökenli Türk çocuğuyum, Oğuz boyuyum, hiçbir ırkla, hiçbir ırkçılık meselesiyle, hiçbir kafatasçılıkla alakam yok. Dünyada Tanrının yarattığı bütün ırklara saygı ve sevgi duyuyorum. Hiçbir ırkla alıp veremediğim yok. Benim Arap dünyası ile olan hoşnutsuzluğum, onların Talkan ve Curcan’da yapmış oldukları geçmiş tarihteki katliamlardan kaynaklanan öfke ve hoşlanmama duygusudur. Bu da benim özgürlük hakkımdır.


Onların İslamiyet adı altında yaşadıkları dini incelediğimde de Kur'an-ı Kerim ile gelmiş olan İslam dininin hiçbir şekilde onlar tarafından Emevi zihniyeti ile birlikte yaşatılmadığını görmem sonucunda da onlardan daha uzak durmam gerektiğini anlayarak Allah üstünden aldatan, Tanrı üstünden aldatan bütün kullardan uzak olmayı yeğledim.


Söyleyeceklerim dediğim gibi şimdilik bu kadar. Ama bundan sonra susmayacağım. Kimseye burada hakaret etmiyorum, hakaret olarak kelimelerimden birini üstüne alınan varsa ondan burada bin kat ve binlerce kez özür dilerim. Asla kasti olarak kimseye bir hakaretim olmaz, olamaz. Benim aile terbiyeme ve kişiliğime hakaret etmek yakışmaz.

Yazdıklarımı sabırla sonuna kadar okuyan herkese teşekkürlerimi sunuyorum. İnşallah bu sesimi duyarsınız.

Sevgiyle kalın, dünya sevgiyle kurtulur, Tanrı sevgi ile yaşatmıştır. Tanrı sevgiyle bizi var etmiştir. 

Sevgiyle kalın, esen kalın.

Uluç Levent ERTURHAN

05 Eylül 2022


Yorumlar

  1. Bu vatan partilerle kurulmadı
    Okuyan herkes şapkasını önüne koyup biraz düşünmeli ve gönül birliği ettiği insanların da okumasını sağlamalı.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar